USveo. • 01 Haziran 2020 - 1145 • Son Güncelleme 01 Haziran 2020 - 1157'Survivor 2020' yarışmasının 94. bölüm fragmanı yayınlandı. Yunus Emre ve Berkan oyun esnasında tartıştı. Araya giren Acun Ilıcalı, uyarılarına kulak asmayarak gülen Yunus Emre'yi oyundan diskalifiye etti.• 01 Haziran 2020 - 1145 • Son Güncelleme 01 Haziran 2020 - 11571Bu akşam ekrana gelecek 'Survivor 2020'nin yeni bölümde takımlar, büyük ödül için karşı karşıya gelecek. Oyun öncesinde Acun Ilıcalı’nın açıkladığı büyük ödül ile birlikte yarışmacıların ağzı açık kaldı. Ünlüler ile gönüllüler, büyük ödülü kazanmak için kıyasıya mücadele yeni fragmanda büyük ödül ile birlikte oyunda gerginlikler yaşanıyor. Oyun sırasında Berkan ile tartışan Yunus Emre'yi Acun Ilıcalı Ilıcalı, "Yunus Emre dikkatlice beni dinle. Sen kötü kelimeler kullanıyorsun. Kötü kelime kullanamazsın. Bunu anlamıyor musun sen?" sözleri üzerine Yunus Emre gülerek "Anlıyorum abi" diyor. 4 Ancak Yunus Emre'nin bu uyarı karşısında gülmesi Acun Ilıcalı'yı kızdırıyor. Ilıcalı, "Hiç anlamış gibi değilsin. Anlattığımızdan da bir şey anlamıyorsun" diyerek Yunus Emre'yi oyundan ihraç ediyor. 5'Survivor 2020'nin 93. bölümde gönüllüler takımından Berkan ile ünlüler takımından Yunus Emre arasındaki tansiyon yine yükselmişti. Kamp alanında çıkan tartışmayı diğer yarışmacılar Emre, gönüllüler takımının ünlüler takımını küçümsediğini iddia etti. Bunun üzerine Survivor Berkan, bir yanlış anlaşılma olduğunu söyleyerek ne dediklerini açıkladı. Fakat Yunus Emre ile Berkan arasındaki konuşma sırasında ortamda oluşan gerginlik, gittikçe yükseldi. Ardahan, araya girerek Yunus Emre’yi yarışmacı arasında atışma bu sefer uzaktan uzağa devam etti. Karşılıklı atışmalar ile tansiyon iyice yükseldi ve Berkan ile Yunus Emre birbirlerinin üzerine yürümeye başladı. Burada araya giren arkadaşları, Berkan ile Yunus Emre’yi sakinleştirmeye çalıştı. Sofuyum halk içinde tesbih elimden gitmez82 yaşında vefat eden ve Anadolu’da yaşayan mutasavvıf, alim ve halk şairi ozanı olan Yunus Emre Allah sevgisi, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşünceleri, İslam tasavvufu üzerine yüzlerce şiir yazmıştır. Hem doğum tarihi hemde ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ama güçlü rivayetler bulunmakta. Ayrıca Yunus Emre’nin hayatı hakkında çok az bilgiye çapında şair olan Yunus Emre’nin “Şöyle Sanırlar Beni” isimli şiiri de yine günümüze kadar ulaşmış şiirlerindendir. Şöyle Sanırlar Beni şiirinin son mısraları ise şöyle;Yunus eksikliğini Çalabına arzeyle Anın keremi çoktur, sen ettiğin ol etmez> Sofuyum halk içinde tesbih elimden gitmez Dilim marifet söyler, gönlüm hiç kabul etmez Sponsorlu Bağlantılar > Boynumda icazetim, riya ile taatim Edişem ayruk yerde, gözüm yolum gözetmez> Hoş dervişem sabrım yok, dilimde ezkarım çok Kulağımdan gireni, hergiz içim işitmez> Görenler elim öper tac ü hırkama bakar Şöylece sanırlar beni zerrece günah etmez> Taşımda ibadetim, sohbetim hoş taatim İç pazara gelince, bin yıllık ayyar etmez> Dışım derviş, içim boş, dilim tatlı, sözüm hoş İlla ben ettiğimi, dinin denşüren etmez Sponsorlu Bağlantılar > Görenler sofu sanır, selam verir utanır Anca iş koparaydım, el erüben güç yetmez> Söylersem marifeti saluslanırım kati Miskinliğe dönmeğe, gönlümden kibir gitmez> Yunus eksikliğini Çalabına arzeyle Anın keremi çoktur, sen ettiğin ol etmez Islak Sokaklar ıslak ıslakAğır basar rüzgârDuvar boyunca ilanlardanRenkler şehre dağılmışKapılar kapalı kapılarPancurlar pencerelereBulutlar düşer denizeGölgeler ıslak ıslakBoş meydanlarda soğukÜşümek üşümekBakmayınız genç adamaGözleri varElleri varAvuç içleri ıslak ıslak. Ece Ayhan Şubat, 1954 Yort Savul Arap Paşa Şapa Oturdu Merhaba diyoruz ölü teyzelerimize çocuklarmerhaba diyorlar o şiirlerimizin eşikleriMum tacirlerinin kızları ne temiz porselenyüz çiçeğe yüz ay çıkarırmış bu tabaklarYüzüklerinde altın parmaklar takılıymış veçarşılar grevsiz deli olurmuş yalnızlık işte. Ece Ayhan 1958 Yort Savul A. Petro Bir gülüşün var ayakta kötü elbetburcuvalıklarında bir dudak gül gibiBütün ellerinin sokakları aşktır senin a. petro. Ece Ayhan 1958 Yort Savul Gül Gibi Kanto Dipsiz kuyularda analarının kahrıazalmış galata'da iki deli çocukbacakları uzamış rıhtımdaEnlemlerle boylamların denizleri geçişiiki deli çocuğun uyuduğu saatlere rastladığı içinonları hiç görmeyecekler işte. Ece Ayhan 1957 Yort Savul Denizkızı Eftalya Neden üç aylar girerken kurşun harflerle salılarahiç soyutlanmamış ırmaklarda boğuluyor ibrahimismail soda içen kalabalıklara doğru cumhuriyet olmuş ,anlamıyorum şey yani ishak bakır kapılarda bakır tokmakdenizkızı eftalya cumhuriyette ağaçlara benzer öldü diyeYahu istanbul bu yahu neden birdenbire istanbul buistanbullu ölümcülere takılıp kahvermiş bir salaş tiyatrosu göğündeyalnız üç aylarda salı günleri otuz birle rumba da rumbabizim laternada dokuduğumuz deli çocuklar gibi bir gök budalasıen eski ipek saçlarıyla uzamış topuklarına kesilmiş göz kapaklarıkuyularda yarısı harita deniz yarısı hatırlanmamış eftalyaVe kuyulara eğilip ölümcülere selam verirken eftalyaneden ibrahim'in ismail'in ishak'ın anaları gibihalklar olmak istemişti cumhuriyette üç aylar salılara. Ece Ayhan 1956 Yort Savul Bir Elişi Tanrısı İçin Ağıt Peki nasıl oldu da hatırladı denizde boğulduğununasıl oldu da peki anlatamıyorum biliyorsunÖyle ölüme düşkündü ki biyoloji sıfırbir şarkı yiyor şimdi şapkalarını orospular eksiliyorAma yok ne olur ağlama böyle ama yokşunun şurasında tramvaysız, çocuk olmak turunç olmakKantocu peruz sahiden yaşadı mı patron? Ece Ayhan 1956 Yort Savul Kambiyo İstemiyorum biliyorsungeceleri kapkara düşünceli şapkasızbirdenbire sokaklar arasında raslanmış bir kambiyosterlinle dolarla lirayla biliyorsun istemiyorumSabahlara değin dövülmüş bir kadınöznel pencereler bir de kent dikkat ettinseneden böyle çırılçıplak olduğumuzuşimdi daha iyi anlıyorsun değil mineden dövülmüş bir kadınBelki bir gün belki eve dönmektenutanıyorum gölgesiz bomboş yenilmiş bir takım gibibelki bir gün belkiküstahça şapkasız ters çevrilmiş eldivenlerlepabuçlarımı sürüyerek ıslık çalarak kapıdaBu gece de sen döv benikambiyo öylesine çoktan kapanmış kineredeyse açılacakbelediye saati koşu koşuyor cebimdeBu gece de sen döv beni gizemsel bir caddedeoruçluyum dövülmeden olmaz limon gibi aybin yıldır şapkasız eve pencerelere dönemiyorumistemiyorum biliyorsun. Ece Ayhan 1956 Yort Savul Akdeniz Pencereleri Açın pencereleri açınakdeniz'de sabah oluyorküçük harfli musahep böyle gökyüzündeKıvanç duyuyorum bu akçalı güneşten 'çürümüş bankalar borsalarbirazdan açılacak yeryüzüneayaklarımızın altında kezlerce deniz çayımızı içerkenOn beş kuruş uzattı seninkion beş kuruş bir gazeteaydınlık yüzlü bir kadın bize sesleniyorbirdenbireAkdeniz akdeniz'de çay içerken yaratılıyorşu bizim dev dudaklıve küçük harfli musa içinaçın pencereleri açın. Ece Ayhan 1956 Yort Savul İbraniceden Çizmek Bacaklarım uzunnereye gitsem uzunnereye gitsem gelip beni buluyorçıkmaz bir sokakta ablamBu kente bir güvercin çizmekgüvercinin gözlerini çizmekbir güvercinorta çağda bir güvercin tebeşirleBir duvar boyunca ağaç serinlikbir ses çiziyorumherkeste olsun herkeste bir ses olsun istiyorumgüvercinde bir ses ablamda orta çağda bir sesNereye gitsem uzunbacaklarımdan buluyorlar hepçizerken başka bir sesive bayraklar dolusu bir bayramı kenteibraniceden. Ece Ayhan 1956 Yort Savul Ecegiller Sam yeli de dalgınlıklarla bir çocukmuşeğilip barışlıklar çizermiş evler üzerinenasıl bir ağaçdıysak çocukkentümleçleri özneleri nasıl unuttuysak denizdeturunç olmak istiyoruz yine turuncuz da. Ece Ayhan 1957 Yort Savul Kudüs Fareleri Dördüncü konuşmamızdaben nerdeyim?isa'dan önce bu kenttebir karınca taciriGünahkâr bir hayalet içinbiraz ölümuyluk kemiğiyle acı çekeceksaraylarındaBeşinci konuşmamızdaanlatmak diye bir şey yoktur buradaarsenik götüren bir uşakefendisineVebalı gecelerdenmakasla kesilmiş sarı bir aykurtulacaklarınainanırlardıBiz vaktinde ölmüş olduğumuz içinsatranç taşları gibikireçlerden korkmuyordukbir de kudüs fareleribir de kudüs fareleriBir öyle farelerbir öyle fareler. Ece Ayhan 1955 Yort Savul İpeka Remillerle kanıyor labirent buluşmaları. Yaşıtımdıve kapanmış bir kraliçeydi. Nasıl atlar ve nasılkatanalar çürürdür. Varılan derinlikte. Ağıntılarla örtüyor kendini. Kılıç kında kösnüdümdüz bir olasılık. Aldırmıyorum. - Kimse birbiriniaramasın! Geçerken belirli bir denizi. Ece Ayhan Yort Savul Ey Kanatsızlık Batmış bir tramvay, ... ahtapotlar, ince ve upuzunbarbarlar. Yalnızlık dönüşür bir zenci arkadaşaimparator. Kucağında bir padişahın da kuş. İstemiyor bitsin ...büyüsü. Bir boyundaki serüven, uçurum. Hiçkonuşmuyoruz. Anlaşılmayacaksın. Ey kanatsızlık! Koyulaşır vebir denizin denizinde ağlarken. Bekleyen bir Ece Ayhan Yort Savul Kargabüken Kaçmış bir çatanayla külüstür ve cin. Çalarak sinsimızıkası bilinmezlik. Kara mürekkebin. Gizlerdi menekşe gözlerini bir kahkahayla. Hiçzakkum arkadaşı yok. Lepiska saçlı. Esrik. Bir firavun daha dövdürüyordur pazusuna. Çocuklarlaokulların çarpıştığı eylül. Mısrâyim'de. Ece Ayhan Yort Savul Firavun ... büyümüş. Bir firavunla yatar kalkardınsabahlara karşıki. Yağmur ayları sürgünlüğün. Ağzında firketeler. Bir kuş, konmaktan dövmeleri kollarında, vardı. Saçlarını da kardeşin taşırdı kömür karası. Bir kentgörünür sen güldükte kurulmuş. ... tutakında 'seviyorum' yazılı bir tabancayakoşardın. Bir haşhaş, yolcusunu taşımaya hazır. Ece Ayhan Yort Savul Sevgili Uğursuzluk Geçirdi çılgınlık bir kasketi başına. Koştu paslandığıbölgelere silah satıcıların. Kurdu okulkaçaklarıimparatorluğu. Buldu altın bir top da Manastır'da. Taktı yakasına bir eylül ormanı. Bitmesinler incikboncuk dolu bir gömüyü. Sırtlanı da elma yüzlü. Boğuştu kapmak için bir hançeri. Konuşuldu bir cumartesi kırımlardan. Kapalıydıbüyücüler. Astılar içine bir içki şişesinin. Ayaklarındagümüş ağır potinler. Sevgili uğursuzluk. Serseri'yi. Ece Ayhan Yort Savul Kargınmış Bir İlkyaz Ay; gecikmiş ağı, yosun yeşili bir canavar. İlerlemişgece; kanatsız yarasalar, ıslanmış silahlar. Devrilmiş birtramvay caddede. Bunlar, kargınmış bir ilkyazınsimgeleri. Büyük uçurtmamı çalmışlar deliliğimden,mor gözlü çocuk ölüsü bir pazar, onu bulamıyorum. Ece Ayhan Yort Savul Gizli Yahudi Gözkapaksız, şeytandan biri, çekiyor tramvay paramı benim. Arada şurada böylecik kente inip uzun üzüldüğüm ve sarsıldığım olur. Otelde, onun Ceset'imin yatağında yatarım. Saçlarının kapkara öyle uzadığı zamanlarda, dirimin ondan esirgediği ve benim ona vermeye çalıştığım şey neydi acaba? diyedir kurarım. Kocaman öküz ellerimle. Alçak bir mahmuz. Kükürt kokusu. Dağlanmış bir kıç. Bakır çalığı. Damarlarımdaki lağımlarda bir fare. İndiğim kenti ve içimdeki darağacını kemirir. Deliler, fareler, erkek fareler bölüşür kömürleşmiş bir cesedi. Mahzende. Onu sevmenin sözcükleri olmamıştır, bu belinde anahtarlar sevişin sözcükleri olmamıştır ki. Kaçardım korkunç karşılaşmamak için bir bezbebekle. Karşılaşmak. Bu, benim yeniden İşkence Sözlüğü'ne dönmem demek olurdu. O angut ormanlarının sevinç yiyen dulu, yedi yıllık gelincik kin, kalıt dağıtan meşin eldivenli ipek el.. Gömülmek istemezmiş.. Üşürmüş.. Arka sahanlıkta yanarak uzaklaşan genç şeytan. Gözlüklerimi kıskançlığım bataklıklardan çıkarıyorum. Başlangıcı kundak bir yangından sonra bir türlü bulunamayan eski metresimin Ceset'imin oğlan kardeşi. Kalın yüzünü örten ince böcek bakışlı aile maskesinden tanınıyor. Adam! Niçin hıçkıracakmışım sanki. Kolaylıkla sever, bir kemerin altından geçer, kolaylıkla unutur bir ne gizli yahudiyimdir ben. Ece Ayhan Yort Savul Sardunya ve Çocuk İçerlerdeki, o utanç mağaralarına, çarılçamur - sekerekten yine de, bir çocuk sığınıyor. Selanik bohçası, hasır şapka, yağmur kuşu. Mahkûmiyetinde ve sağ yanağında bir el kadardır kara gül lekesi. Sardunya bahçelerine bitişik halasının - uzunluğuna. Güz düşlerinde herhal, ölümün ve arkadaşının mızıkasıyla, eski deniz, deniz sokaklı adalara giden bir çocuk. Rüzgâr, sürükleyip duruyor dışarlarda; küf gözlü, tenekeden bir ejderhayı ve paslı bir cesedi. İmsaklarda beklenir her zaman, derin bir gulyabani çünkü. Katranlar, inanılmaz istanbulinler giyinmiş. Çağırmak için onu tâ Selanik'ten, Ürkünç Amca'sı kılığında - iğneli fıçılara, iğneli fıçılara. Sonra, sabaha karşı, gecikmiştik ve lacivert. Solgun ve öksüren, nalsız atlarıyla dönülür, ermişlerin merdiveninden inerek, karanlık, saraç ya da haşhaş dükkânlarına. Çocukluğun da Selanik kapıları, büyük lavanta ve tokmaksız. Gidip bir ilkokulda uyuyacaktır, bütün o sığ denizleri, şeytan minarelerini, belki de. Yazdan unutulmuş açık bir pancuru gibi halasının, ölümün ve arkadaşının mızıkasıyla, yeryüzünde geceleri satışa çıkarılmış sardunyaların ağır öyküsünün arabasını anlatan çocuk, yalnızca. Ece Ayhan Yort Savul Epitafio Boğulmuş geldiler denizden ikindi üzeri, yeşil çuhalı kahveler rıhtımında gizlenmiş çivit rengi evlerine. Falı İspanyol -. Başlarını eğiyorlar yine ablalarının önünde, sabahleyin olduğu gibi. Saçlarını tarasınlar ve ayırsınlar diye ortadan. Kördüğüm -. Onları çağırıyor çığlık çığlığa, bir iskambil kâğıdı sokağından, malta taşları üzerinde, çocuk oyunu binlerle. Şeytan çizilmiş -. Görüyorlar, ne de güzel gülüyorlar öyle uzun uzun. Ama gelemeyecekler işte. Bohçaları derleniyor. Aceleleri var. Çürük -. Acaba çıkar mı yine önüne, kopçalarını ilikletmek isteyen o şişko kadın, Afrika'ya giden yosunlu ve çetin yollarının da, ablaları? Ece Ayhan Yort Savul türk şiirini şiir yapanlardan ece ayhan [çağlar] ın, muhakkak gece yarılarında ve sesli okunması icap eden şiiri değil sadece. "ececil ayhan'ın bin dokuz yüz yetmiş yedi çıkışlı şiir kitabı yort savul ve doksan dörtlü bütün yort savul'lar! da değil."yort" için sözlükler "atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü, tırıs" der. ece ayhan ise yunus emre'yi anarak inşa eder şiirini. bizzat temelini ondan alır hatta. "padişahı kim bileydi, kul itmese yort savul" [kul eğer 'yort savul', yani 'sultan geliyor, yoldan çekilin, şöyle kenara açılın!' demeseydi, sultanı kim bilebilirdi?] yunus emre daha geniş manada insanın kemmiyetinin neredeyse sıfıra eşit olduğunu işaret edip biz günahkarları dostça uyarırken, ece ayhan daha siyasi bir yorumla, "şeyh uçmaz, mürit uçurur" demeye da sayılmazlar. Gaye Su Akyol’un "İsyan Manifestosu", "Bittim Ama Tamamlanmadım" ve "Şerefe" isimli yeni şarkılarından oluşan EP’si "Yort Savul İsyan Manifestosu" 30 Ekim itibariyle tüm dijital platformlarda dinleyicileriyle buluştu. Daha önceki albümlerde co-prodüktör olarak çalışan Akyol, bu albümün tüm prodüksiyonunu saykedeliası, asit rock’ı ve progresif müziğini hatırlatan altyapının; Anadolu müziği, Türk müziği gamları ve vokal tekniğiyle buluştuğu, zaman zaman bağlamayla, bazen sörf gitar tonlarıyla, trompet tonuyla ve fütüristik beat’lerle harmanlandığı, darbuka, geleneksel Anadolu perküsyonlarıyla işlendiği EP, ismini Yunus Emre’nin dizelerinden ve şair Ece Ayhan’ın 1977’de yayımlanan "Yort Savul" adlı şiiri ve aynı adı taşıyan kitabından hareketle aldı.

yort savul yunus emre açıklaması