Kalkıp gidiyorum yanlarına. Akarsu kıyısında duruyor ruhumun izi Biliyor mu bitki olmaya geldiğimi Sıradağlar, denize uzak kaldıkça Uzak duruyorum ben de yoksul tepelere, Bir de cesaret kırıcı köylere, sonra Uzanıyorum köpeklere ölüm acısına havlayan Kadınlar yufka getiriyorlar Akarsu kıyısına, köylüler elma, Yalancı Bahar Dizisinde Çalan Galliyan Şarkısı. FİLİZ 20 Temmuz 2018 İNCE SONRA GÖRĞÜŞÜRZ kendine iyi bak ben gidiyorum 6 da onun yanına gideceğim Hindistanla ilgili kitaplar okurken sigara satan büfelerin hepsinde umumi sigara ateşi olduğunu okumuştum. Her gelenin ateş istemesinden bayan büfeceiler ağır ağır yanan bir sicimi bir yere bağlar altından yakarmış. İsteyenler b gün ağıır ağır yanan sicimden sigarasını yakabilirmiş. Ben gittim baktım böyle bir şey yok. Hüsnü Arkan; Kanat Sesleri albümünün sekizinci şarkısı “Çal Beyim” çizgileriyle Ender Özkahraman imzası olan klibiyle youtube’da yayında Sözleri ve müziği Hüsnü Arkan’a ait olan şarkı; “ bize haram türküsünden çal beyim” diye başlıyor. Sormadanetmeden gidermisiniz bile demeden neden yapıyor dedim bunu, hatta dedimki ya benim işe nasıl gidip geleceğimi düşünmüyormu bu adam ben zaten her sabah yarım saat kırkbeş dakika yol gidiyorum bunu iki ile üç saat arasına çıkarma derdinde, annemde söylemiş bunu akşam eve geldim. Israrlarım hiçbir şekilde sonuç vermeyince bir süre eve kapandım. Köyün sessizliğinin içinde kaybolup kendimi kitaplara vermek de iyi bir fikirdi. Ancak köyün gençleri gündüz motosikletle köy yolunda hız rekorları kırıyor, akşam evlenip düğün yapıyor, geceye doğru da silah sıkarak bu mutlu günü kutluyorlardı. XWgL. 1033 Son Güncelleme 1421 Ünzile, köydeki yaşam hakkında "Kadın olmak zor. Erkek olmak zor. İnsan gibi yaşamak hepsinden daha zor. Aileler senin hükmünü doğduğunda veriyor bir kere. Okumak yasak. Dinlemek yasak ve her şeyden önemlisi konuşmak yasak. İnsan olan buna dayanamaz" dedi. Evlendiğinde kocasının da 14 yaşında olduğunu belirterek "Eşimle birlikte büyüdük" diyen Ünzile, "Onunla kaderlerimiz ortak. Her zaman anlayışlı davrandı. Oyun oynayan çocuklara camdan bakıp ağlardım. O da bunu fark ettiğinde köyün tenha yerlerinde oynayan çocukların yanına götürürdü beni. O çocuğa bakar, ben oynardım. Ben bakardım, o oynardı" diye konuştu Cumhuriyet gazetesinden Demet Yalçın Güneş'in haberi şöyle Aysel Gürel'in yazdığı "Ünzile", gerçek bir dramın şarkısı... Hem çocuk hem kadın... 12'sinde ana.... Susar kadın Ünzile... Şanlıurfa'nın merkezine iki saat uzaklıkta sefaletin kol gezdiği kurak bir köyde, konuşmak ne haddine. Hep susturulmuş Ünzile... Şarkıyla adı da bir, kaderi de... Arabayla yavaşça geçtiğim dar köy yolunda, solumda kalan ahırla iç içe olan tek odalı evin önünde yün çırparken söylediği türkülere kulak misafiri olunca yanına gidiyorum. "Fakir yuvamızda bir Tanrı misafiri... Hoş geldin bacım" sözleri dökülüyor ağzından. Çırptığı yünlerin önüne koyduğu iki tabureye karşılıklı olarak oturduk. Etraf sefalet... Etraf yoksulluk... İnek, çocuk, tavuk, yiyecekler, ipte kurumaya bırakılan çamaşırlar... Oturuyoruz, Ünzile çay ikram ediyor. Ünzile 50'lerinde gösteriyor ama sadece 30 yaşında. Yaşadığı köy küçük ama sırtına binen yük büyük. 8 çocuk ve yoksulluk... İki çocuk gerdekte 10 kişilik oturdukları aile sofrasından sırf çocuklarına yetsin diye günlerce aç kalan ve sefaletin her türlüsünü yaşayan bir anne o. Daha doğduğu gün amca ve babasının iki dudağı arasında başlamış kendi ve kocasının kara yazgısı... 11 yaşına gelindiğinde kardeş gibi büyüdüğü 14'ündeki amcaoğlu Ali ile evlendirilmiş. Ardından iki çocuk, hiç olmayacak bir yerde... Yani gerdek gecesinde... Ailelerinin dayattıkları katı kurallar yüzünden gece çocuk girdikleri yataktan sabah olgun kalkmaya mecbur bırakılan iki çocuk... Burada insan olmak zor O geceden sonra başlamış çile... 12'sinde ikiz çocuk vermiş Ali'ye. Ne elde var ne avuçta... Sonrasında sırasıyla 6 çocuk daha. "Yoksulluk yazgın olmaya görsün" diyor Ünzile, ardından bir iç çekerek "Maalesef ki buralarda yaşayanların kaderi de böyle işte. Kimseyi okutmuyorlar. Erkeği de kadını da. Kimse bir mesleğin hayalini bile kuramaz bu köyde. Açlık kaderimiz oldu sanki. Ancak dayanılacak gibi değil. Kadın olmak zor. Erkek olmak zor. İnsan gibi yaşamak hepsinden daha zor. Aileler senin hükmünü doğduğunda veriyor bir kere. Okumak yasak. Dinlemek yasak ve her şeyden önemlisi konuşmak yasak. İnsan olan buna dayanamaz" sözleriyle feryadını dile getiriyor. Yokluk içinde 8 çocuk Sonra duruyor. Eliyle ağzını kapatarak kendini susturmayı deniyor. Öyle alışmış ki acısını içinde yaşamaya, paylaşmamaya. Gözlerinde biriken yaşı farketmemem için "Bu yünler gözlerimi yaşartıyor işte" diye bahane buluyor. Ancak hiç tanımadığı birine içini boşaltmak istiyor olmalı ki dayanamıyor yeniden konuşmaya başlıyor "11 yaşında, kardeşim olarak gördüğüm amcaoğlum ile zorla evlendirildim ben. Çocuk musun? Kalbin istiyor mu? Annen razı mı? Bunların hiçbir önemi yok. Aile büyükleri böyle uygun gördü mü gerisi koca bir hiç. Aslında sadece ben değil, Ali için de kabul etmesi zor bir durumdu bu. Ben 12 yaşında anne, Ali 15'inde baba oldu. Ancak ne elde var ne avuçta. İlk günlerde iki çocuk. Bugün ise sekiz. Ama cepte bir kuruş para yok. Gün geldi yiyecek ekmek bile bulamadık. Hâlâ da bulduğumuz söylenemez." İlk imzamı sınav kâğıdına atmalıydım "En büyük hayalinin veteriner olmak olduğunu anlatıyor Ünzile. Köyün inekleri ve koyunlarının hastalandığı nadir günlerde buraya uğrayan veterinerlere imrendiğini belirterek... Anlattıkça öğreniyorum ki bununla da kalmıyor hayalleri... Daldığı uzak hülyalardan çıkarak acı gerçeklerine dönüyor bir anda, oldukça ciddileşen ses tonuyla başlıyor söze "Bu yaşadığım kâbus benim olmamalıydı. Küçük yaşımda gelinlik yerine kitaplarla kandırılmalıydım. İlk imzam nikâh defterine değil, öğretmenimin verdiği sınav kâğıdına atılmalıydı. Beni bu köye hapseden nice kör cehalet. Bana bu zindanı yaşatanlar da hesabını bir gün nasıl verecek? Bilemiyorum..." Sofrasına bir gün bile yeterli aş girmeyen, çocuk ve belki de hiçbir zaman kadın bile olamamış sekiz çocuk annesi Ünzile, dayanamayıp boynuma sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Elbette ki arkadan onu izleyen çocuklarına göstermeden... Çığlıklarını içinden atarak. O an Cemal Süreya'nın söylediği dizeler geliyor aklıma... Bir kadını ortadan ikiye böl... Yarısı annedir, yarısı çocuk. Kocamla büyüdük - Seni anlıyorum ama yoksulluktan ve sefaletten şikâyet edip 8 çocuğu neden doğurdunu anlayamıyorum. Ah töreler ah. Eğer ben en az beş çocuk doğurmasaydım, en az iki erkek olmak şartıyla tabii, üzerime kuma gelirdi. Aslında Ali kumaya çok karşı. İkimizin hayatını karartan törelere de. Ancak aile büyüklerini karşımıza alamayız. - 11 yaşında evlenip 12 yaşında anne olmak nasıl bir şey? Tabutun içine diri diri girmek gibi bir şey. 11 yaşında bir çocuk oyun oynamak ister. Ben de öyleydim ama ne yazık ki kalabalık misafirlere kazanlarda yemek yapıp 45 yaşındaki evli bir kadının yaşantısı dayatıldı bana. Eşimle birlikte büyüdük. Hatta çocuk salgınlarında biz de çocuklarımızla birlikte yaşımızdan ötürü aynı hastalıktan hastaneye kaldırılırdık. Bunu gören ailelerimiz hiç acımazdı. Hep zorbalık... Hep bir korku salındı üstümüze. Anne ve babamı hiç affetmeyeceğim. - Eşinden sevgiyle bahsediyorsun. Evet. Çünkü onunla kaderlerimiz ortak. Her zaman anlayışlı davrandı. Oyun oynayan çocuklara camdan bakıp ağlardım. O da bunu fark ettiğinde köyün tenha yerlerinde oynayan çocukların yanına götürürdü beni. O çocuğa bakar, ben oynardım. Ben bakardım, o oynardı. Birlikte büyüdük. - Hiç yakalandığınız oldu mu? Ailelerin bu durumda tepkisi sert olsa gerek. Söylediğim gibi aileler acımasızdı. Bunu gördükleri anda beni eve götürüp kemiklerimi kırıncaya kadar döverlerdi. Ardından çocuğa bak, ortalığı temizle, yemek yap. Ezilip moraran ve kanlar akan vücudumdan arta kalan gücümle. aysel gürel ünzile çocuk yaşta evlilik şanlıurfa * Kliplerinde izlediÄŸim kadarıyla aklımda sert bakışlı, iri, boylu poslu bir Derya UluÄŸ var. Ama buluÅŸmaya geldiÄŸinde karşıma baÅŸka bir kadın çıkıyor. Minyon ve çıtı pıtı... * Karşılıklı oturuyoruz. Kendine bir ıhlamur söylüyor... Ortalarda görünmeyi sevmediÄŸini anlatıyor “Şarkımı söyleyip çekilmek daha bana göre…”* UluÄŸ artık her sabah uyandığında ilk iÅŸ Youtube’a baktığını anlatıyor “Eskiden sosyal medyalara bakardım, ÅŸimdi Youtube’la baÅŸlayarak müzik uygulamalarına bakıyorum”. Hedefi yeni ÅŸarkısıyla kendi rakamını geçmek.* SaÄŸ kolundaki dövme dikkatimi çekiyor. Kendi adı soyadını yazdırmış. “Bu nasıl bir megalomanlık” diye soruyorum. “Asla deÄŸil” diyerek anlatıyor; “Var olan dövmemi sildirmeye gitmiÅŸtim. Dövmeci hayat boyu silmek istemeyeceÄŸim bir motif seçmemi istedi. Koyu Fenerbahçeliyim ama istediÄŸim gibi bir Fenerbahçe logosu bulamadım. En iyisi kendi adımı yazdırayım” ÅŸarkı yapıp bunun 100 milyon tıklanmayı geçmesini bekliyor muydunuz?- Böyle bir çıkış ÅŸarkı söyleyen herkesin hayalidir. Ama ÅŸarkının 100 milyonu geçmesinden öte hem köy düğünlerinde, hem gece kulüplerinde çalması, geniÅŸ alana yayılması beni ÅŸaşırttı ve mutlu milyonlarca izlenmenin ne kadarı gerçek, ne kadarı manipülasyon?- Yetkili bir kurumun devreye girip bu tıkları araÅŸtırmasını ve sahte olanlar varsa ortaya çıkarmasını çok istiyorum. Kendime güvenim sonsuz. Hayatta hiç bir ÅŸeyin sahtesini sevmiyorum. 5 milyon kiÅŸinin bile izlemediÄŸini bile bile nasıl sahte rakamlara sevinebilirsin. Bu kendini aptal yerine koyup kandırmaktan baÅŸka bir ÅŸey nüfusundan fazlasının klibinizi izlediÄŸini düşünürsek, sokakta yürüyemiyor hale gelmiÅŸ olmalısınız...- Tek bir IP adresinden bir tıklanma kabul ediliyor. Yani siz telefonunuzdan binlerce kez dinleseniz de o bir izlenme olarak rakamlara yansıyor. Ama geçenlerde bir dinleyicim evde tabletini, cep telefonunu, bilgisayarı yan yana koymuÅŸ hepsinden klibi tıklıyordu... Tabii yurtdışından izleyenler de var. Sokakta yürüyemeyecek kadar deÄŸilim ama tanınıyorum, tanıyanlar fotoÄŸraf çektiriyor. Bu durumlar da hâlâ beni utandırıyor. Klipteki gibi daha iri, daha boylu poslu ve kilolu birini görmeyi beklediklerini söyleyenler çok oluyor. Yüzüme bakıp “Siz çok küçücüksünüz” hayatınızda neler deÄŸiÅŸti? Evler, arabalar alabildiniz mi?- DeÄŸiÅŸen bir ÅŸey olmadı. Hâlâ aynı evde oturuyorum, aynı markete, terziye gidiyorum. Aynı arkadaÅŸlarımla görüşüyorum. Sadece arabamı deÄŸiÅŸtirebildim. Onun dışında ilk ÅŸarkıda kazandığım paranın çoÄŸunu ikinci ÅŸarkıya yatırdı ilgisinde deÄŸiÅŸen bir ÅŸey oldu mu?- Hayır, zaten hayatımda biri var; Asil Gök. Şimdiye kadar duyduÄŸunuz ÅŸarkıları birlikte yaptık. Sözlerde benim, müzikte onun ağırlığı var. Şarkılar yayınlanmadan önce arkadaÅŸ çevremizde tanıştık. İkimizin müzisyen olması bizi olumlu anlamda besliyor. Kavga anında da mutlu anımızda da bunu üretime geç YAŞADIKLARIM GÖRÜNDÜĞÜ KADAR TATLI DEĞİLOpera eÄŸitimi sonrasında ‘Okyanus’ ve ‘Canavar’ gibi pop ÅŸarkılar söyleme sebebiniz popüler olma arzusu mu?- Asla deÄŸil. O ÅŸarkılar ÅŸarkı olsun, popüler piyasada tutsun diye yazılmadılar. Hepsi o anki duygu durumumu yansıtıyor. Belki de bu yüzden insanlara samimi ÅŸarkı sözleriyle Demet Akalın’ın tahtına mı oynuyorsunuz?- Benim kimsenin tahtında gözüm yok. Herkes kendi yolunda ilerlemeli. Türkiye’de bir tane Demet Akalın, Tarkan, Sezen Aksu var. Kimse kimsenin yerini baÅŸarı sonrası pop müziÄŸin asları arasına girer misiniz?- EstaÄŸfurullah. İddialı konuÅŸmayı sevmem. Benim tarzım deÄŸil. Yaptığımla iddialı olmayı severim. Daha iki ÅŸarkı yaptım. Yeni nesil arasında kalıcı kalmak istiyorum diyelim. Şarkılarımı kendim ürettiÄŸim için biraz daha ÅŸanslıyı tıklanıyor olmak iyi müzik yaptığınız anlamına gelir mi?- Kesinlikle hayı yaptığınız müzik ne kadar iyi?- Bazıları benim ÅŸarkılarımı ‘bakkal’ müziÄŸi olarak görüyor, çevremdekiler “Hemen yazdığın slow ÅŸarkılardan birini çıkar, sesin net duyulsun” diyorlar. Cevabım “Sabır”. Her ÅŸeyin zamanı var. Bir de bu ÅŸarkılar piyasada var olmak için yazılmış, basit müziklere ve sözlere sahip deÄŸil. Hepsinin sözlerinde acı ve hüzün bu rakamlar birilerini rahatsız etti mi?- İyi bir çıkış yapıyorsanız sizi aÅŸağı çekmek isteyenler olabiliyor. Kimse kimseyi sevmek zorunda deÄŸil. Bir ÅŸey baÅŸardıysam beni sevmek zorunda deÄŸilsiniz. Ama aÅŸağıya çekmemek lazım. Bundan önce üç kere daha albüm için stüdyoya girdim. Bir ÅŸekilde olmadı. Hiç ‘neden’ diye sorgulamadım. Hep ‘vardır bir hayır’ diye düşündüm. Şimdi iyi ki bu yaşıma kadar beklemiÅŸim diyorum. Çünkü arka planda yaÅŸadığınız psikolojik savaÅŸ, stres, ayakta kalma çabası ve bir sonraki adımı düşünme psikolojisi kolay ve göründüğü kadar tatlı deÄŸil. İyi ki ÅŸu an da başıma bunlar gelmiÅŸ yoksa kaldı BİR KADIN DEĞİLİM, HATTA MAHALLENİN ERKEK ÇOCUĞU GİBİYİMKliplerinizde fazla özgüvenli duruyorsunuz. Nedir bu özgüvenin sebebi?- Aslında sivri bir karakter deÄŸilim, sakinim ama özgüvenliyim. Yalnız özgüvenle ukalalığı karıştırma. Arada ince bir çizgi var. Kliplerde görünene gelirsek; kamera önüne geçmeden elimi nereye koyacağımı bile bilemediÄŸim bir tedirginlik yaşıyorum. Kamera önündeyse bana bir ÅŸeyler oluyor. Şarkı sözlerini de kendim yazdığım için adeta orada yaşı albüm kapaklarınızdaki sert, mesafeli hatta biraz kötücül kadın imajına gelirsek...- Çok sert göründüğümü herkes söylüyor, ben de farkındayım. İnsanlarla hemen samimiyet kurmam, mesafeliyim. Zaten ÅŸarkının sözleri hüzünlü ÅŸeyler anlatırken çok sevimli de görünmemeliyim diye topuzlarınızla sizi hem alaturka hem vamp ve hem de seksi bulanlar var. Sizce? - Hiç vamp bir kadın deÄŸilim. Beni seksi bulanlar oluyor ama kendimi hiç öyle görmüyorum. Hatta mahallenin erkek çocuÄŸu gibiyim. Sahneye çıkarken deÄŸiÅŸik topuzlar, bonus saçlar, uzun küpeler kullanmayı seviyorum ama günlük hayatımda kokoÅŸluÄŸu sevmem.  İÇİME YARA OLAN TEK ŞEY BABAMDAN UZAK BÜYÜMEKTİŞarkılarını biliyoruz ama kim olduÄŸunuz Ben Derya. İzmirliyim. Ailem Bulgaristan ve Arnavutluk’tan göçmüş. Bir abim, bir ablam var. Annem ev hanımı, babamın tekstil fabrikası vardı. Uzun yıllardır yurtdışında tekstil fabrikaları kurdu ve onların başında merakı nasıl baÅŸladı?- Üç yaşımda elimde tarakla ÅŸarkı söylemeye baÅŸlamışım. BeÅŸ yaşımda aynanın karşısında devam etmiÅŸim. Annem en sonunda aynanın üstünü örtüyormuÅŸ. Babam o zamanlar bana karaoke bir teyp aldı. İçine kaset koyup sesimi kaydediyordum. Sekiz yaşımda ulusal bir radyonun ses yarışmasına katılıp kazandım. Ardından çocuk korosuna yazıldım. Keman dersi ve kulak eÄŸitimi aldım. 15 yaşımda İzmir’de pop-caz söyleyerek sahneye çıkmaya baÅŸladım. Babam baÅŸlarda karşıydı. Sonunda annemin de yanımda olması koÅŸuluyla kabul etti. 17 yaşıma kadar İzmir’deydim. Üniversitede MuÄŸla’ya gittim ve müzik öğretmenliÄŸi okudum. Ardından İstanbul’a yüksek lisans eÄŸitimi için geldim ve Haliç Üniversitesi’nde opera okumaya baÅŸladım. Bu arada Ebru Gündeş’e dört seneye yakın vokal yaptı hayatınızda hiç hüzün yok mu?- Eskiden dokunsalar aÄŸlayan biriydim ama tecrübe insanı sertleÅŸtiriyor. Ben de sertleÅŸtim. Hayatta unutulmayacak, içime yara olan tek ÅŸey babamdan uzak ve baba ayrı mıydı?- Hayır. Ama babam uzun zaman yurtdışındaydı. İlk gittiÄŸinde dokuz yaşımdaydım. BeÅŸ yıl Azerbaycan’da kaldı. Sık sık gelse de yanınızda gibi olmuyor. Hâlâ da yurtdışında. Onun eksikliÄŸini çok yaşı 3 MADDEDE TUTAN ŞARKI FORMÜLÜ* Sözlere dikkat et 90’larda iyi müzik vardı. 2000’lerde kulüp ritimleri ön plana çıktı. Son 10 yıldır da sözler ön planda.* Şarkıyı doÄŸru kiÅŸiyle buluÅŸtur Sözleri ve müziÄŸiyle üstüme yakışan bir ÅŸarkı söyledim. Yıllardır kendi sahnemde söylediÄŸim ve yaptığım ne varsa, bu ÅŸarkılarda da onun benzerini ortaya koydum.* Batı ve DoÄŸu'yu doÄŸru ÅŸekilde harmanla Türk sanat müziÄŸi eÄŸitimiyle baÅŸladım, opera eÄŸitimi alıp caz söyledim. Hepsini sindirdikçe sahnede onları birleÅŸtirdim. Şarkılarımda müzikler Batı alt yapılarına sahip. Ama ÅŸarkı UÅŸÅŸak makamında, bu yüzden biraz alaturka Köyün Yolunda Köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir dana zıpladı yana köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir çorap içinde dolap köyün yolundaKöyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir eşek, kulağı fişek, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne, yolda bir kaya fırladı aya, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir fare kuyruğu kare, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir horoz elinde gazoz, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki;Anne, yolda bir dana zıpladı yana, Yolda bir çorap içinde dolap, Yolda bir eşek, kulağı fişek, Yolda bir kaya fırladı aya, Yolda bir fare kuyruğu kare Yolda bir horoz elinde gazoz, köyün yolunda. Yunanca çevirisiYunanca ο δρμο για ο χρι ο δρμο για ο χρι, πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά, ο δρμο πεάχηκε ένα μοχαράκι, ο δρμο για ο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά, ο δρμο ήαν ένα νουλάπι μέα ε μια κάλα, ο δρμο για ο χριο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά, ο δρμο ήαν ένα γάιδαρο με αυιά αν φυέκια, ο δρμο για ο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά ο δρμο ήαν ένα βράχο εκοξεύθηκε ο φεγγάρι, ο δρμο για ο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά, ο δρμο ήαν ένα πονικ με εράγνη ουρά, ο δρμο για ο χριο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π; Μαμά, ο δρμο ήαν ένα πεειν με μια γκαζζα α χέρι ου, ο δρμο για ο δρμο για ο χρι πήγαινα Άργηα να πά ο πίι, ι να κάν; Αν θυμώει η μαμά, ί θα η π;Μαμά, ο δρμο πεάχηκε ένα μοχαράκι ο δρμο είχε ένα νουλάπι μέα ε μια κάλα ο δρμο ένα γάιδαρο, με αυιά αν φυέκια ο δρμο ένα βράχο εκοξεύθηκε ο φεγγάρι ο δρμο ένα πονίκι με ουρά εράγνη ο δρμο ένα πεειν με μια γκαζζα ο χέρι, ο δρμο για ο χρι. florbox tarafından Pzr, 19/12/2021 - 1231 tarihinde eklendi florbox tarafından en son Perş, 23/12/2021 - 0827 tarihinde düzenlendi Köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir dana zıpladı yana köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir çorap içinde dolap köyün yolundaKöyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir eşek, kulağı fişek, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne, yolda bir kaya fırladı aya, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir fare kuyruğu kare, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki; Anne yolda bir horoz elinde gazoz, köyün yolunda, gidiyorum ben Eve geç kaldım, ne yapacağım? Annem kızarsa, ona diyeceğim ki;Anne, yolda bir dana zıpladı yana, Yolda bir çorap içinde dolap, Yolda bir eşek, kulağı fişek, Yolda bir kaya fırladı aya, Yolda bir fare kuyruğu kare Yolda bir horoz elinde gazoz, köyün yolunda. eğitim öğretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunları, skeçler, piyesler, oratoryolar KÖYLÜNÜN UMUDU TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR 4 perdelik oyun Kişiler Muhtar - Süleyman - Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı - Recep Koreli Nuri - Kaymakam Yenice Köyü muhtarı öğretmen Ayşe - 10 Erkek çocuk 10 Kız çocuk - 3 Genç kadın - 3 Yaşlı kadın 1. Perde Muhtar - Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı - Recep - Koreli Nuri Muhtar, elli yaşlarında, iri yan, pos bıyıklı birisidir. Başında siperli bir şapka vardır. Ceket ve pantolon giymiştir. Ceketin içine beyaz bir gömlek ve kısa bir yelek bulunmaktadır. Köstekli saati görünmektedir. Avcı Mehmet, yirmili yaşlardadır. Başına siperli bir şapka takmıştır. Avcı Mehmet'in üzerinde çizgili bir gömlek, altında süvari pantolon vardır. Beline kuşak sarmıştır. İnce, uzun boyludur. Esmer ve bıyıklıdır. Sırtına tüfeğini asmıştır. Ayağında deri çizmeleri vardır. Çaycı Ali dayı, elli yaşlarında, beyaz saçlı, bıyıklı ve iri yan birisidir. Başına siperli bir şapka takmıştır. Üzerine beyaz bir gömlek ve gri bir süveter giymiştir. Altında siyah bir pantolon ve ayakkabılar vardır. önünde beyaz bir önlük vardır. Recep, yirmili yaşlardadır. Orta boylu, bıyıklı ve sarışın bindir. Başına siperli şapkayı ters takmıştır. Üzerinde desenli bir gömlek vardır. Altına süvari pantolon giymiştir. Beline beyaz kuşak sarmıştır. Ayağına, dizine kadar olan bir çift yün çorap giymiştir. Ayağında siyah lAstik ayakkabılar vardır. Koreli Nuri, Kore gazisidir. Yetmişli yaşlardadır. Uzun, ince boyludur. Beyaz sakallıdır. Başında siperli şapka vardır. Üzerine siyah bir ceket giymiştir. Altında süvari pantolon vardır. Ayağına siyah lAstik ayakkabılar giymiştir. Sahne Sahne köy kahvesi şeklinde düzenlenmiştir. Birkaç tane masa ve sandalye konulmuştur. Bir köşede küçük bir çay ocağı bulunmaktadır. Alüminyum bir çaydanlık ve kuşaklı bilgi bardaklar görünmektedir. Köy muhtarı başını öne eğmiş oturmaktadır. Çaycı Ali dayı, çay ocağının başındadır. Sahne yavaş yavaş aydınlanır. Köy muhtarı da başını kaldırıp konuşmaya başlar. Muhtar- Of... Offf!... Dert elediğin bitmiyor ki. Hele de benim gibi koskoca bir köyün muhtarıysan derdin hiç bitmez. Kimin başı sıkışsa doğruca gelir, beni bulur. MeselA dün bizim Kalaycı Osman'ın oğlu geldi. "Muhtar emmi." dedi. "Deste getiriyordum, traktörüm devrildi. Az gitti ben de altında kalıyordum. Hani yaptıracaktın yolu." Peki, şimdi ne diyeceksin buna? Oğlan haklı. Belediye seçimlerinden önce yapacağız dedilerdi. Ama nerede? Söyledikleri orada kaldı. Seçim geldi, geçti. Ne yaptılar, ne gördüler. Sadece bununla kalsa iyi. Evvelki gece tam uykuya dalmıştım ki kapı hızlı hızlı vuruldu. Neye uğradığımı şaşırdım. Kapıya gidiyorum diye ocaklığa girmez miyim? Üstüm başım kapkara oldu. Meğer kapıdaki bizim Süleyman'mış. Kızı hastalanmış. Ateşler içinde yanıyormuş yavrucak. "Aman muhtar emmi, kızımı kurtar." dedi. Ne yaparsın, neylersin? Gecenin bir yarısı. Arabayı nereden bulursun? Hadi arabayı buldun, doktoru nereden bulursun? Yaaa... işte böyle. Biz de dert bir değil, iki değil. Köyde, su yok, çal Köy işlerinin kapısını. Kaç kere çaldık çalmasına ama ne gelen var, ne giden. 8u sırada kapı açılır. İki adam içeri girer. SelAm verirler ve masaya otururlar. ikisi birlikte- SelAmünaleyküm! Muhtar- Aleykümselam! Avcı Mehmet-Ali dayı, bize iki çay. Recep- Benimki demli olsun, hani şöyle tavşan kanı. Avcı Mehmet- Eee... Muhtar emmi! Böyle kara kara ne düşünüp durursun? De hele... Muhtar fCevap vermez. Recep imalı- Neyi düşünecek? Sabaha karşı kırağı indiydi ya! Kavrulan patlıcanlarını düşünür. Herkes gülüşür. Muhtar- Fesuphanallah! Asabımı bozma Recep! Şakanın sırası mı şimdi? Ali dayı çayları getirir. Recep gülerek- Ne kızıyorsun muhtar emmi? Muhtar susar. Boynunu büker. Bu sırada kapı tekrar açılır. İçeri yaşlı bir adam girer. Koreli Nuri- SelAmünaleyküm ağalar! Kahvedekiler hep bir ağızdan- Aleykümselam! Koreli Nuri gelir, muhtarın yanına oturur. Koreli Nuri- Eee muhtar efendi? Muhtar olmakla iş bitmiyor değil mi? Kapıları çalmak lAzım, muhtar efendi... Muhtar çıkışarak- Çalmadım mı sanıyorsun? Bir de bilmezmiş gibi konuşuyorsun. Koreli Nuri Acı acı güler.- Çaldın çalmasına da... öyle olmaz. Muhtar- Ya nasıl olur? Koreli Nuri- Bir kere çaldın, istediğini vermediler mi? Bir daha çalacaksın. Muhtar- Ben kapıları aşındırmaktan usanmadım, onlar söz vermekten usanmadılar. Koreli Nuri- Gerekirse Ankara'ya gideceksin muhtar! Bak, okul bir yıldır boş duruyor. Okul var, öğretmen yok. Muhtar- Doğru söylersin Koreli. Bir zamanlar okul yoktu. Bizler okuyamadık. Çocuklarımız okuyamadı. Toplandık, kendi gücümüzle okul yaptık. Bu sefer de öğretmen bulamadık. Koreli Nuri- Böyle giderse torunlarımız da okuyamayacak. Ali dayı çay getirir. Ali dayı- Benim torunlar nasıl da yanıp tutuşuyor okuyacağız diye bir bilseniz. Küçük Ali, doktor olacağım eliyor. Ayşe de öğretmen olacağım diye tutturuyor. Ne edeceğimizi şaşırdık. Karlıtepe Köyü'ne gönderelim, dedim. "O kadar uzağa nasıl gönderelim baba." dedi oğlum. "Bunun bir de kışı var." Koreli Nuri- Doğru söylemiş. Kışın kar bastırınca nasıl gider yavrucaklar? Avcı Mehmet- Üşütüp hasta olacaklar. Bu sefer de doktor yok. Recep- Birlik olduk, okul yaptık. öğretmenliği de kendimiz yapamayız ya! Muhtar- Yahu Ali be... Şu radyonun kulağını bir'çek bakalım. Acans dinleyelim. Recep gülerek- Acans değil muhtar emmi, haber, haber... Herkes gülüşür. Muhtar- Senin benimle eğlenmekten başka işin gücün yok ki... Ali dayı radyoyu açar. Haberler başlamıştır. Koreli Nuri- Seçim olacak da ne olacak? Avcı Mehmet- He ya... Ne faydası var? Ali dayı- Gübre fiyatları almış başını gidiyor. Muhtar- Yalnız oy istemeli değil, biraz da iş yapmalı. Recep- Halka hizmet etmeli. Ali dayı- Doktorsuz, öğretmensiz köy kalmamalı. Recep- Yollar yapılmalı, köylü desteklenmeli. Avcı Mehmet- Köylü ekip biçmezse şehirlinin hAli ne olur? Koreli Nuri- Bunları düşünen yok ki? Muhtar- Durun hele. Sizin muhtar daha ölmedi. Bir kere daha gideceğim kasabaya. Bir kere daha çalacağım kaymakamın kapısını. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki... Recep- Yaşa muhtar emmi! Perde kapanır. 2. Perde Kaymakam Muhtar Yenice Köyü muhtarı Kaymakam genç, şişmanca birisidir. Koyu renk takım elbise giymiştir. Yenice köyü muhtarı yaşlıdır. Saçları ye bıyıklan kırlaşmıştır. Başında siperli bir şapka, üstünde eski ve kalın bir ceket vardır. Altında süvari pantolon ve lAstik vardır. Sahne Kaymakamın odası. Arkada bir Atatürk portresi yer almaktadır. Bir masa ve önünde iki iskemle vardır. Üstünde Türk bayrağı. Kaymakam masanın başında oturmaktadır. Bu arada kapı vurulur. Kaymakam- Girin. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Muhtar içeri girer. Muhtar- Rahatsız ediyoruz kaymakam bey. Ben Ortaöz Köyü muhtarıyım. Kaymakam- Evet, hatırladım sizi. Buyurun oturun. Muhtar iskemleye oturur. Muhtar- Malûmunuz efendim, köyümüzün birçok eksiği var. Ama en önemlisi de bir öğretmenimiz yok. Çocuklarımız geçen yıldan bu yana okul yüzü görmedi. Kaymakam araya girer. Kaymakam- Biliyorum, muhtar. Ülkemizdeki birçok köyün sorunu bu. Doktor yok, öğretmen yok... Muhtar- Düşündük, taşındık, kendi başımıza bir çare bulamadık. Hastalanınca kasabaya zar zor gelebiliyoruz. Ama ya çocuklar... Onları nereye gönderelim okumaları için? Kaymakam- Anlıyorum derdinizi. Ama şu an elimizden bir şey gelmiyor. İnşallah çok kısa zamanda köyünüzün bu yokluğunu gidereceğiz. Muhtar- Sağ olun kaymakam bey. Çocuklarımızın sabrı kalmadı artık. öğretmen olmak, doktor olmak... Belki bir gün sizin gibi kaymakam olmak, onların da hakkı öyle değil mi? Kaymakam- Tabi, tabi... Neden olmasın? Muhtar- Allah o günleri bize gösterir inşallah! Kaymakam- Biz de köy çocuğuyuz muhtar. Tıpkı sizin gibi. Muhtar- Bana müsaade kaymakam bey. Kaymakam- Buyurun, müsaade sizin. Muhtar mahcup bir tavırla geri geri giderek sahneden çıkar. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Muhtar- İyi haberlerinizi bekliyoruz. Kalın sağlıcakla. Kaymakam gülümseyerek başını sallar. Sonra kendi kendine söylenir. Kaymakam- Bunlar da her şeyi bizden bekliyorlar. Ah keşke mümkün olsa da her köye bir öğretmen, bir doktor verebilsek. O sırada biri daha kapıyı çalıp mahcup bir şekilde içeri girer. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Yenice Köyü muhtarı- Girebilir miyim kaymakam bey? Kaymakam gülümseyerek- Girin, girin... Yenice Köyü muhtarı- Ben Yenice Köyü muhtarıyım. Kaymakam- Evet, buyurun.. Oturun, oturun. Yenice Köyü muhtarı iskemleyi çeker oturur. Aynı anda konuşmaya başlar. Yenice Köyü muhtarı- Hangi birini desem ki kaymakam bey? öğretmen yok, doktor yok... Kaymakam Acı acı gülümser.- Biliyorum, biliyorum. Çocuklarınız okula gidemiyor, hastalarınızı kasabaya getirmeniz de çok zor. Yenice Köyü muhtarı- Zaten biliyorsunuz işte. Kaymakam- Bu kasabadaki herkesin sorunu hemen hemen aynı. Yenice Köyü muhtarı- İyi de bazı köylerin öğretmeni var. Kaymakam- Tabi var. Biraz duraklar. Peki bu arada bilgi çocuklarınızı öğretmeni olan civar köylere gönderemiyor musunuz? Yenice Köyü muhtar- Nerede?... öğretmeni olan en yakın köy, bizim köye bir buçuk saat çeker. Araba yok, yol yok. Nasıl göndeririz çocuklarımızı beyim. Yenice Köyü muhtar umutsuzca başını sallar. Kaymakam- Haklısın, haklısın... Yenice Köyü muhtar- Tek umudumuz sizsiniz kaymakam bey. Perde kapanır. 3. Perde Muhtar Koreli Nuri Recep Süleyman Avcı Mehmet Çaycı Ali dayı Süleyman otuz beş yaşlarındadır. Esmer, bıyıklı, kirli sakallıdır. Başında siperli bir şapka vardır. Ceketin içine desenli bir gömlek giymiştir. Ayağında çamurlu lAstik ayakkabılar vardır. Sahne Sahne düzeni, 1. perdedeki gibi düzenlenmiştir. Köylüler kahvede oturmaktadır. Ali dayı da onlara çay dağıtmaktadır. Kapının açılıp kapanma sesi duyulur. Koreli Nuri içeri girer. Hafiften bir türkü sesi duyulur. Koreli Nuri- SelAmünaleyküm ağalar! Köylüler sağ ellerini sol göğüs üzerine değdirerek selAmı alırlar. Köylüler hep bir ağızdan- Aleykümselam!... Koreli Nuri Süleyman'a dönerek- Senin Karaçayır'daki bostana domuz girmiş öyle mi? Süleyman üzgün- He ya... Mısırları perişan etmiş meret! Recep- Oğlum o kadar emek verdin madem, öyleyse ne diye başında beklemedin? Süleyman- Beklemez miyim? Her gece elimde tüfek bekliyordum. Bir dün gece gitmedim. Onlar da bunu fırsat bildi. Avcı Mehmet- Ah ben orada olacaktım ki... Ne sinsi i hayvan yahu... Sanki orada insan olmadığını haber aldı. Muhtar- Oğlum, tahta çitler domuzlara dur diyemiyor artık. Çitleri dikenli telden yapmak lAzım. Süleyman- Doğru dersin Nuri emmi. Bakalım, bir çaresine bakacağız mutlaka. Avcı Mehmet- Siz onu bunu bırakın da şu bizim öğretmen meselesi ne oldu? Recep- Sahi ya... Muhtar canı sıkkın- Hiç o. meseleyi açıp da canımı sıkmayın. Avcı Mehmet- Ne oldu muhtar emmi? Gitmedin mi kaymakama? Recep- Dün gideceğini söyledin ya muhtar emmi! Muhtar- Canım gittim gitmesine de... Koreli Nuri- Eee... Muhtar- Ee si, bekleyeceğiz. Süleyman kızarak- Ooo... Daha ne kadar bekleyeceğiz muhtar emmi? Koreli Nuri- Kaymakam bey ne dedi? Muhtar- Kaymakam bey, beni çok iyi karşıladı. Oturup dertleştik sizin anlayacağınız. Recep- Sonra?... Muhtar- Sonrası... Köylünün sorunlarını o da en az bizim kadar iyi biliyor. "Ama şu an elimden bir şey gelmiyor." diyor. Ali dayı- Ben artık ümidi kestim muhtar! Dün İstanbul'dan haber geldi. Bizim Hasan'ın oğlu orada ya... Ali ile Ayşe'yi gönderin diye yazmış mektupta. Süleyman- Gönderecek misin Ali dayı? Ali dayı- Valla bilmem ki. Akşamdan beri bir düşüncedir aldı bizi. Koreli Nuri- Bana kalırsa gönder. Çocuklar cahil kalmasın bizim gibi. Muhtar- Koreli doğru söyler Ali. Köyümüze ne zaman öğretmen geleceğini Allah bilir. Süleyman- Onlar bari okuyup adam olsunlar. Recep- Bir kişi okusa hepimizin kArına değil mi? Ali dayı- Onlardan ayrılmayı hiç istemiyorum ama... Avcı Mehmet- Ayrılmıyorsun ki. Nasıl olsa tatillerde gelirler. Muhtar- Hem bizim köyümüze öğretmen gelse bile bunun bir de lisesi, üniversitesi var. Nasılsa yollayacağız yavrularımızı. Süleyman-Allah bizim çocukların da yüzünü güldürür inşallah. Bir an önce köyümüze bir öğretmen gelir. Avcı Mehmet-Ali dayı be... Şuradan bir demli çay ver de keyfimiz yerine gelsin. Muhtar- Elbette bir öğretmenin yolu da bir gün bizim köye düşer. Çıkmadık candan ümit kesilmez. Ellerini havaya kaldırır. Ali be... Herkese benden birer bardak çay getir hele... Perde kapanır. 4. Perde öğretmen Ayşe - 10 Kız öğrenci 10 Erkek öğrenci - 1. Kadın - 2. Kadın 3. Kadın - 4. Kadın Süleyman - Recep - Avcı Mehmet Muhtar - Çaycı Ali dayı - Koreli Nuri öğretmen Ayşe, yirmi yaşlarında, dalgalı, kısa saçlı, uzun boylu, esmer biridir. Üzerinde bisiklet yaka bir bluz, altında pileli koyu renk bir etek vardır. Hafif topuklu bir ayakkabı giymiştir. Kız ve erkek öğrencilerin hepsi önlüklüdür. 1., 2. ve 3. kadın orta yaşlıdır. Üzerlerinde bir bluz vardır. Altına şalvar ve lAstik ayakkabılar giymişlerdir. Başlarında renkli yemeniler vardır. 4. kadın yaşlıdır. Kıyafet aynıdır. Sadece sırtında bir yelek vardır. Başını beyaz bir yemeniyle örtmüştür. Daha önceki sahnelerde yer alan oyuncular yaşlanmıştır. Kıyafetleri aynıdır. Sahne Sahne, bir sınıf şeklinde düzenlenmiştir. öğretmen Ayşe tahtanın önünde durmaktadır. öğrenciler sıralarda oturmaktadır. öğretmen Ayşe- Bugün benim için çok güzel bir gün Çocuklar! Çünkü ilk görev günümdeyim. Hem de kendi köyümde sizlerle, öğrencilerimle bir aradayım. Mutluluğumu sizlere nasıl anlatsam bilmem ki... Sınıfın içinde dolaşmaya başlar. Siz yaşlardaydım. öğretmen olmak istiyordum. Kardeşim Ali de doktor olacaktı. Ama biz ne yazık ki sizler kadar şanslı değildik. Çünkü öğretmenimiz yoktu. Tam bir yıl bekledik. Hiç bıkmadan, usanmadan, umutla... Fakat gelmedi. Sonra amcamın oğlu bizi İstanbul'a çağırdı. Köyümüzden, sevdiklerimizden ayrılmak öyle zor geldi ki... Ama bunu yapmalıydık. Okumalıydık. Yıllar su gibi akıp geçti. Çabalarımız boşa Çıkmamıştı. Sonunda kardeşim Ali, doktor oldu, bense öğretmen... Biraz hûzünlenir. Biz okuyabildik ama ya geride kalanlar? Onlara ne oldu? Bir ikisinin, bizim gibi akrabalarının yanına gittiğini duyduk. Gidebilenler okudular. Kalanlarsa... Yutkunur ve başını sallar. Ne yazık ki okuyama-dılar. Bir anda heyecanlanır. Ben istiyorum ki artık okumayan çocuk kalmasın! 1. Erkek çocuk parmak kaldırır. 1. Erkek çocuk hevesli- Ben okuyacağım öğretmenim! Hem de sizin gibi bir öğretmen olacağım. 1. Kız çocuk yüksek sesle- Ben de... Birkaç kişi daha art arda bağırırlar. 2. Kız çocuk kısık bir sesle- Ben doktor olacağım. 2. Erkek çocuk yüksek sesle- Ben mühendis olmak istiyorum. öğretmen Ayşe sevecen- Ne yapacaksın mühendis olunca? 2. Erkek çocuk- Evlerimize su getireceğim. O zaman annelerimiz çeşmelerden su taşımayacak. 3. Erkek çocuk- Ben kaymakam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe Sevgiyle gülümser.- Niçin? 3. Erkek çocuk- Kaymakam olunca bu kasabadaki köylere öğretmen, doktor göndereceğim. O zaman herkes okuyabilecek, okumayan kalmayacak köylerimizde. Hastalarımız inim inim inlemeyecek, yollarda acı çekmeyecek. öğretmen Ayşe Sınıfa göz gezdirir.- Başka kimse yok mu? Eliyle işaret eder. 3. Kız çocuk- Ben ressam olmak istiyorum. öğretmen Ayşe gülümseyerek- Çok güzel... Nasıl resimler yapacaksın? 3. Kız çocuk sıkılgan- En çok sizin resminizi yapmak istiyorum. Sonra da köyümün resmini... Ağaçlan, kuşları... öğretmen Ayşe- O zaman şimdiden yapmaya başla olur mu? Biraz duraklar. Çocuklar birbirleriyle konuşur. Uğultular yükselir. öğretmen Ayşe tekrar sınıfa göz gezdirir. Başka... Başka konuşmak isteyen yok mu? Arka sıralardan bir çocuk parmak kaldırır. öğretmene kendisini gösterebilmek için arada sırada ayağa kalkar. 4. Erkek çocuk sesini duyurmaya çalışarak- öğretmenim, öğretmenim!... Sonunda öğretmen onu görür. Çocukların uğultusu devam etmektedir. öğretmen Ayşe yüksek sesle- Bir dakika çocuklar! Arkadaşınız konuşacak. Çocuklar susarlar. öğretmen Ayşe- Senin adın ne bakalım? 4. Erkek çocuk- Erdem... Adım Erdem! öğretmen Ayşe- Peki sen ne olmak istiyorsun? 4. Erkek çocuk- Ben büyüyünce başbakan olacağım. öğretmen Ayşe Gülerek alkışlarlar.- Ooo... Bütün çocuklar dönüp çocuğa bakarlar. öğretmen Ayşe meraklı- Başbakan olunca neler yapacaksın? 4. Erkek çocuk- Demin kaymakam arkadaş dedi ki... Bütün sınıf gülüşür. öğretmen de gülümser. Çocuk devam eder. Dedi ki "Bu kasabadaki bütün köylere öğretmen, doktor göndereceğim. " Ama ben başbakan olunca ülkemin bütün köylerine öğretmen ve doktor yollayacağım. Yeni öğretmenler, doktorlar, mühendisler yetişecek. Artık okuma yazma bilmeyen kalmayacak. Okulsuz, yolsuz, susuz köy kalmayacak. öğretmen Ayşe- Aferin Erdem! Adın gibi erdemli bir insan olursun inşallah! Sonra geri geri gider. Tahtanın yanına gelir. Hepinize güveniyorum çocuklar! Bir gün iyi yerlere geleceğinize ve ülkenize, milletinize, hatta bütün insanlığa hizmet edeceğinize inanıyorum. Umarım mesleklerinizde dürüst insanlar olursunuz ve hep bilgi böyle kalırsınız. Biraz duraklar, sınıfın içinde dolaşır. Sonra el çırparak yeniden söze girer. Çocuklar! Şimdi size bir sürprizim var! Çocukların merakları yüzlerinden okunur. Sabırsızlanırlar. Sizlerden benim yardımcım olmanızı istiyorum. Çünkü bugünden itibaren anne babalarınıza, hatta dedelerinize ve ninelerinize hep birlikte okuma yazma öğreteceğiz oldu mu? Çocuklar hep bir ağızdan- Olduuu!... öğretmen Ayşe- öyleyse herkes kendi evindeki büyüklere her gün ders çalıştıracak. Ben de bu sıralarda onları kontrol edeceğim anlaştık mı? Çocuklar hep bir ağızdan Anlaştık!... Ayşe- O zaman yeni arkadaşlarınızla tanışmaya ne dersiniz? Çocuklar hep bir ağızdan- EveetL. ; Sahneye teker teker köylüler girmeye başlar. Koreli Nuri'nin elinde baston vardır, iki büklüm yürür. Muhtar ve Ali dayı da yavaş yavaş yürürler. Köy kahvesindekilerin hepsi burada toplanmıştır. Birkaç köylü kadın da onlarla birlikte gelmiştir. öğretmen Ayşe ve çocuklar hep birlikte onları alkışlarlar. Perde kapanır Sema Devir “TİYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PİYESLER, ORATORYOLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYINYorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Yorum Yazı KAPA/AÇ

köy yolunda gidiyorum ben şarkısı